Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından yapılan tarihi bir gelişmeyle, yapay zeka (AI) üzerine çığır açıcı bir karar kabul edildi. Bu karar, yapay zeka teknolojisinin tüm uluslara fayda sağlaması, insan haklarını koruması ve güvenliği ile güvenilirliği öncelikli tutması amacıyla yapılan bir küresel çabanın bir ifadesidir.
ABD’nin öncülüğünde ve Çin dahil olmak üzere 123 ülkenin ortaklaşa sponsorluğunu üstlendiği bu karar, yapay zekanın etik kullanımı konusunda tarihteki ilk uluslararası uzlaşmayı işaret ediyor. Bu, yapay zekanın etik kullanımı konusunda uluslararası alanda yapılan ilk anlaşmayı temsil ederken, insanlık için daha iyi bir gelecek biçimlendirme potansiyelini kolektif olarak tanımlıyor ve sorumlu uygulamaların gerekliliğine vurgu yapıyor.
Karar, yapay zekanın etik uygulanmasına ilişkin birkaç ana ilkeyi desteklemektedir. İlk ve en önemlisi, teknolojinin tüm uluslara erişilebilirliğinin önemini vurgulamaktadır. Bu şekilde, dijital uçurumu kapatmayı ve yapay zeka benimseme ve gelişiminde haksız eşitsizlikleri engellemeyi amaçlar.
Ayrıca, karar, yapay zeka sistemlerinin tasarımı ve uygulanmasında insan haklarının korunmasının önemini vurgulamaktadır. Özgürlüklerin, mahremiyetin, ayrımcılık yapmamanın ve otonominin saygıyla ele alındığı şekilde yapay zeka geliştirilmesini çağırır. Bu hüküm, yapay zeka uygulamalarından kaynaklanabilecek potansiyel kötüye kullanımları veya bireylerin haklarının ihlallerini önlemeyi amaçlar.
Kararda ele alınan bir diğer önemli konu, yapay zekanın güvenli, güvenilir ve güvenilir olması gerekliliğidir. Bu, yapay zeka teknolojilerinin risk ve zayıflıkları en aza indirecek şekilde sıkı testlerden ve doğrulamalardan geçmesi gerektiği anlamına gelir. Ayrıca, bireylerin yapay zeka algoritmaları tarafından alınan kararları anlamasına izin veren yapay zeka sistemlerinde şeffaflık çağrısını yapar.
Bu kararın oybirliği ile kabul edilmesiyle, uluslararası topluluk şimdi yapay zekanın sorumlu kullanımını ilerletme konusunda kararlıdır. Ancak, bu kararın yalnız başına evrensel uyumu garanti etmeyeceğini kabul etmek önemlidir. Bu ilkelerin somut politika ve uygulamalara dönüştürülmesinde hükümetler, politika yapıcılar ve teknoloji uzmanları arasındaki yakın işbirliği hayati önem taşıyacaktır.